Son yıllarda artan aile içi şiddet olayları, pek çok hayatı karartmakta ve toplumda derin yaralar açmaktadır. Ancak bazı öyküler, sıradan haberlerin ötesine geçerek dikkatimizi çekmektedir. İşte onlardan biri: Geçtiğimiz günlerde, eşi tarafından katledilen genç bir kadının hikayesi, hem korku verici hem de düşündürücü detaylarla dolu. Daha önce, "Sonum iyi olmayacak" diyerek çevresini uyaran bu kadın, şiddetin gizli yüzünü bir kez daha gözler önüne seriyor.
45 yaşındaki Zeynep, altı yıl süren evliliği boyunca, birçok kez fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldı. Ailesinin ve arkadaşlarının gözleri önünde gerçekleşen bu olaylar, ne yazık ki çoğu zaman görmezden gelindi. Zeynep, yaşadığı travmaları atlatabilmek için sürekli yanındakilere "Sonum iyi olmayacak" diyerek yardım çağrısında bulundu. Olayın öncesinde, evlilik hayatında yaşadığı problemleri ve kızıyla birlikte yaşadığı korkuları samimiyetle paylaştığı çok sayıda tanığı var.
Özellikle arkadaşları, Zeynep’in yaşadığı korkunun gerçekliğini tüm açıklığıyla bildiklerini belirttiler. "O sürekli olarak korkuyordu. Durumunun ciddiyetini herkese anlatmaya çalıştı ama dinleyen olmadı," diyen bir arkadaşının ifadesi, Zeynep'in yaşadığı yalnızlığı bizlere daha iyi aktarıyor. Toplum, kadının yaşadığı zorlukları anlamaktan çok uzaktı. Bu da Zeynep’in sonunu hazırlayan sebeplerden biri oldu.
Her ne kadar ulusal ve uluslararası düzeyde kadına yönelik şiddete karşı yasalar geliştirilse de, uygulamadaki eksiklikler ve toplumda kök salmış olan önyargılar, bu çabaların çoğu zaman yetersiz kalmasına neden olmakta. Son yıllarda aile içi şiddet olayları, birçok kadının hayatına mal oldu. Zeynep’in hikayesi, yalnızca bir kişiyi değil, altındaki derin toplumsal sorunları da gözler önüne seriyor. Aile içi şiddet, her kadının risk altında olduğu bir sorun haline geldi. Bunun önüne geçilmesi için tüm toplumsal katmanların birlikte hareket etmesi şart. Zeynep’in katledilmesinin ardından çoğu insan 'neden daha önce yardım edilmedi?' diye sorguladı. Ancak görünüşe göre, uyarılar pek dikkate alınmamıştı.
Özellikle sosyal medyada bu olayla ilgili açılan tartışmalar, kadına yönelik şiddetin son bulması için daha fazla farkındalık yaratılması gerektiğini gösteriyor. Zeynep’in ailesi ve arkadaşları, onun yaşadıklarını duyurmak ve benzer trajedilerin önüne geçmek için harekete geçti. Şimdi, Zeynep'in adı, mahkeme salonlarının dışında adalet arayan tüm kadınların sesi olacak gibi görünüyor. Zeynep ve onun gibi kadınların seslerinin duyulması, toplumsal değişiklikler yaratmak adına atılan önemli adımlardan biri. Bu olay sonrası, Zeynep'in eşi hakkında başlatılan soruşturmaların hızlanması bekleniyor, böylece benzer trajedilerin önüne geçilmesi amaçlanıyor.
Sonuç olarak, Zeynep’in hikayesi, bireysel bir trajedi olmanın ötesinde, kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumun ne kadar acil bir duyarlılığa ihtiyacı olduğunu vurgulayan önemli bir çağrı niteliğinde. Hem Zeynep’in anısına sahip çıkmak hem de aynı durumda olan birçok kadının sesini duyurmak için bu meseleye hassasiyetle yaklaşmak elzemdir. Unutmayalım ki, yaşam hakkı en temel insan hakkıdır ve hiçbir kadın, kurban olmamak için 'Sonum iyi olmayacak' demek zorunda kalmamalıdır.