İstanbul, 2023 yılı içerisinde bir kez daha yer hareketleriyle sarsıldı. Ancak bu seferki depremin büyüklüğü, beklenen büyük İstanbul depremi ile kıyaslandığında daha düşük ölçümlere sahip oldu. Uzmanlar, bu durumun kısa vadede korkutucu bir tehdit oluşturmadığını ancak uzun vadede risklerin devam ettiğinin altını çizdiler. Depremin ardında yatan nedenler ve İstanbul'un sismik durumu ile ilgili bilgiler ise, bu doğal olayın ardındaki karmaşıklığı anlamak açısından kritik öneme sahip.
24 Ekim 2023 tarihinde İstanbul'da gerçekleşen depremin yerel saatle 15:47'de meydana geldiği bildirildi. Depremin büyüklüğü 4.5 kadar ölçülürken, derinliği 10 km civarında kaydedildi. İlk olarak birçok kişi bu depremin ciddi bir tehdit oluşturup oluşturmadığı konusunda endişelenmeye başladı. Fakat uzmanların yaptığı açıklamalara göre bu büyüklükteki bir deprem, İstanbul için beklenen büyük depremle kıyaslandığında aslında düşük bir risk barındırıyor. Ancak bu tür depremlerin Birçok insan için endişe edici olduğu gerçeği değişmiyor. Deprem, özellikle kalabalık şehirlerde olduğu gibi, İstanbul'da da halk arasında paniğe neden olmakta. Yer hareketleri sırasında yapılan incelemeler, bu sarsıntının gerçekten beklenenden çok daha düşük bir tehdit olduğunu ortaya koysa da, sonuçları halk nezdinde kaygı verici olmaya devam ediyor.
Öte yandan, bu tür küçüklükteki depremler, fay hatlarının sürekli bir şekilde enerji biriktirdiğini de gözler önüne seriyor. İstanbul’un altındaki büyük fay hattından kaynaklanan bu enerji birikimi, büyük bir depremin habercisi olabilir. Uzmanlar, Marmara Bölgesi'nin bu sarsıntılara maruz kaldığını belirtirken, şehirdeki yapıların sağlamlık durumu hakkında da uyarılarında bulunuyorlar. Örneğin, 1999 İzmit depremi sonrası pek çok bina güçlendirilse de, mevcut binaların birçoğu hala bu tür baskılara yeterince dayanıklı olmayabilir. Dolayısıyla enerji birikimi, aniden büyük bir deprem ile sonuçlanabilecek bir tehdit oluşturmaktadır. Hatta bazı araştırmalar, İstanbul'un maalesef bir deprem kuşağında yer aldığını ve tarihsel süreçte pek çok büyük deprem yaşandığını göstermektedir. Bu nedenle bu tür araştırmalar, kamu bilincini artırmakta ve insanların bu konuda daha dikkatli olmalarını sağlamakta kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak, İstanbul’da meydana gelen şiddetli deprem, büyük bir korku yaratmakla birlikte, beklenen büyük deprem değil. Her ne kadar bu durum halkta panik yaratmış olsa da, kısa vadede büyük bir risk oluşturmuyormuş gibi görünmektedir. Fakat uzmanın uyarıları, fay hattının her an devreye girebileceğini, dolayısıyla bu tür durumların tekrarlanabileceğini hatırlatıyor. Başta Yer Bilimleri uzmanları olmak üzere pek çok araştırmacı ve mühendis, hızlı bir çözüm yolu bulmak ve yapı güvenliğini artırmak adına sürekli çalışmalara devam ediyor. Can ve mal güvenliğinin sağlanması adına çalışmalara devam edilmesi gerektiği bir gerçektir. İstanbul halkının bu tür sarsıntılara karşı daha dayanıklı hale getirilmesi, gelecekte karşılaşabilecek büyük depremler için hayati bir önem taşıyor.