Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 23 Nisan 1920 tarihinde gerçekleştirilen açılışıyla Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik yolundaki önemli adımlarından birini atmış oldu. Kuruluşunun 105. yılına adım atan TBMM, sadece bir yasama organı olmanın ötesine geçerek, Türk milletinin varlığı, birliği ve bağımsızlığı simgeler hale gelmiştir. Bu yazıda, TBMM'nin tarihsel süreci, rolü ve Türk demokrasisi için taşıdığı anlam üzerine detaylı bir inceleme yapacağız.
TBMM’nin kuruluşu, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı bir dönemdir. Kurtuluş Savaşı'nın zorlu yıllarında, milletin söz sahibi olması gerektiği düşüncesiyle, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından başlatılan bu süreç, Türk ulusunun kaderini değiştiren bir dönüm noktası olmuştur. İlk olarak 16 Temmuz 1920’de açılması planlanan meclis, 23 Nisan 1920’de faaliyete geçti. Bu tarihi gün, yalnızca bir meclisin açılışının değil, aynı zamanda millet iradesinin ve demokratik değerlerin ön planda olduğu bir dönemin başlangıcının simgesi haline gelmiştir.
İlk TBMM’nin meclis üyeleri, Türkiye'nin dört bir yanından gelen temsilcilerden oluşmaktaydı. Bu temsilciler, milletin iradesini yansıtmak ve ülkenin bağımsızlığını sağlamak amacıyla burada bir araya gelmişlerdir. TBMM, ilk yıllarında oldukça zor koşullarda çalışmalarına devam ederek, bir ulusun yeniden doğuşunu sağlamıştır. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte TBMM, Türk demokrasisinin temellerinin atıldığı bir organ haline geldi. Bu süreç, sadece yasaların çıkarılması değil, aynı zamanda halkla iktidar arasındaki bağı güçlendiren bir mekanizma işlevini de üstlenmiştir.
Günümüzde TBMM, Türkiye'nin yasama organı olarak, demokrasinin işlerliğini ve aktarımını sağlamakla yükümlüdür. TBMM'nin 27. Dönemi 2018 yılında başlamış olup, şu anki yapısıyla yasaların belirlenmesi, denetim mekanizmalarının işlemesi ve kamuoyunun taleplerinin yansıtılması gibi kritik görevleri üstlenmektedir. **Türkiye Büyük Millet Meclisi**, yürütme ile olan ilişkisini güçlendirerek, anayasa, kanun ve uluslararası anlaşmaların onaylanmasına dair yetkileriyle de dikkat çekmektedir.
TBMM’nin geleceği hakkında bir öngörüde bulunmak gerekirse, demokratik değerlere sahip çıkmanın yanı sıra, ulusal ve uluslararası ölçekte daha aktif bir rol alması gerektiği söylenebilir. Bunun yanı sıra, gençlerin siyasete buna yönelik ilgisinin artırılması, yeni neslin siyaset sahnesinde daha etkin bir biçimde yer almasına vesile olabilir. Bizler, bir 105. yılında meclisin, sadece temsil ettiği milletin iradesini yansıtmakla kalmayıp, aynı zamanda demokratik değerlerin güçlenmesine katkı sağlamasını ümit ediyoruz. Gelecek nesillerin kendi seslerini duyurabilmeleri için TBMM’nin kapılarını oldukça geniş tutması önem arz etmektedir.
Sonuç olarak, TBMM’nin 105. yılında geçmişteki ruhunu koruyarak, demokrasi yolunda atılacak yeni adımlar bir hayli önemlidir. Her ne kadar TBMM geçmişte pek çok zorlukla karşılaşmış olsa da, günümüzde Türk halkının en kritik kararlarını alan yegâne zemin olma özelliğini sürdürmektedir. Geçmişten bugüne süregelen bu önemli kurum, gelecekte de demokrasinin ve halk iradesinin en önemli temsilcisi olmaya devam edecektir.